31 Mart 2013 Pazar

Gezi | Pazar Keyfi

      Bütün bir kış kendimi ve geri kalan ev ahalisini ay yağmur yağıyo ıslanırız,hava soğuk üşürüz,bugün güneş yok sıkılırız diyerek eve kapattığım doğrudur.Hiç kış insanı değilim zira koca yaz ev yüzü görmezken kasımdan sonra da sokak yüzü görmüyorum resmen,nefret ediyorum soğuk bulutlu kapalı havalardan.Mart gelip geçmesine rağmen hiç bir bahar emaresi de göremediğim için bügünkü hava resmen ilaç gibi geldi.Aldık fotoğraf makinemizi ve attık kendimizi parka :) ben görmeyeli parka çok güzel laleler ekmişler,ağaçlar çiçeklenmiş tam ilkbahar manzarası olmuş yani.Pazar günü olmasından da faydalanan herkes kendini parka attığı için kendimize pek yer bulamadık ama resmen hayat buldum açık havaya çıkınca.




                        Ağaçlara da resmen can gelmiş, bir güzellik gelmiş insan baktıkça enerj doluyor.




Bu arada aşağıdaki fotoğrafları görmeden Alf'in sadece 7 kilo bir tüy topağı olduğunu belirtmek istiyorum :) karşımıza çıkan bu köpek sanıyorum teacup denilen minyatürün de küçüğü bir boyutta.O kadar minik ve tatlı ki sürekli etrafımıza, yere bakıp hareket etmeye başladık bir süre sonra ezmeyelim diye,ama onun umrunda değil pıtır pıtır geziyor her yerde.



 Bu da parkın en şirin tombalağıydı bana göre,ne görse o kadar heyecanlanıyor ki düşe kalka nefes nefese yanına gitmek istiyor :) Babası zor zapttetti minicik bebeği koca parkta, o kadar hareketli yani :)


29 Mart 2013 Cuma

Gezi | Cevahir Turu

      Bugün hem cuma olmasından hem de havanın ılık olmasından faydalanıp bize uzak olsa da cevahire gidelim ne var ne yok bir bakalım dedik. Tabi biz buna karar verince havanın bozup yağmurlu ve klasik İstanbul havasına dönmesi uzun sürmedi. Sevgilimin eniştesinin yeni açtığı Zenhair saç ekim merkezine gittim önce meraktan, neredeyse tüm tanıtım ve grafik işini aldığı ve 1 aydır bu tasarımlarla cebelleştiği için sevgilim merak ettim acaba gereken değeri görüyor mu diye :) Şaka bir yana bu kadar kısa sürede, mecidiyeköyde bu kadar merkezi bir yer bulmalarını ve şimdiden çalışmaya başlamalarını takdir ettim, tabi sürekli bilgisayar ekranında gördüğüm broşür ve kartvizitleri de basılmış olarak inceleme imkanım oldu. ( O olmamış bu olmamış diyerek zavallı insanları sürekli rahatsız etmem de cabası :) ) Yemek yemeye ben her ne kadar açık hava istesem de yağmur yağdığı için cevahire geldik ve uzun zamandır denemek istediğim Tavuk Dünyasını denedim.


Menülerde genelde makarna ve salata sabit, tavuk çeşitleri değişiyor. Diyetime sadık kalmayarak Dağ kekikli ve kremalı tavuk yedim dayanamayıp :( Tavuğu gayet lezzetli ve tazeydi, makarnası da sade gibi görünse de değişik bir tadı var hoşuma gitti. Sadece salatayı beğenmedim, sanıyorum sabahtan sebzeleri kesip akşama kadar beklettikleri için kuru ve tatsızdı. Sunumu çok hoşuma gitti, genelde bu tip yemekleri hep yuvarlak servis tabaklarında getirdikleri için bu şekilde ince uzun bir tabakta olması göze hoş geliyor.

      Daha sonra bakalım indirimler başlamadan neler var neler yok seçelim de alışverişe gelince rahat olsun diyerek mağazaları gezdik.( Canım sevgilim benim kadar sevdiği için alışverişi bütün gün gezsek de gıkı çıkmıyor ). Üniversiteye İstanbul'a geldiğimden beri hayran olduğum Pull & Bear yine beni kendine hayran bıraktı tabi. Resmen sürükleyerek çıkardılar beni içerden. Bence mükemmel bir Rock & Roll koleksiyonu çıkarmışlar, o kadar güzel tişörtler var ki hem de çok uygun fiyata kesinlikle gidin bir bakın derim. Kendime en az 10 parça seçtikten sonra eve gelip hesap yapmaya başladım şu an. Acaba hepsini birden ayın başında alsam ay sonuna kadar aç kalır mıyım diye :)

      Okul çıkışı gezmek bu kadar oluyor tabi, yorgunluktan bitmiş bir halde eve attık kendimizi. Bugün kendime diyet tatili ilan ettiğim için aşağıda görülen miniminicik ödülü yemeye de hak kazandım gibi hissediyorum kendimi.


                                                        I LOVE MARSHMALLOWS  

25 Mart 2013 Pazartesi

Alışveriş | Crop Tops

      Hazır diyete de başlamışken internetten sürekli beni teşvik edici fotoğraflar açıp 3 ay sonra bunları ben de giyebileceğim diyerek kendime gaz veriyorum.Bu süreçte tabi ki google görselleri hatmettim resmen.Bu aralar hem bu sene moda olmasından dolayı her yerde karşıma çıkan crop top ( türkçesi kısa tişört oluyor ama anlamı kaçıyor malesef ) furyasına takıldım.Giyen ablalarımız her ne kadar fıstık gibi görünse de günlük hayatta pek giyilebilecek bir kıyafet olmasa da - en azından İstanbulda rahatlıkla böyle gezileceğini düşünmüyorum- yazlık yerlerde özellikle kot şortla ve boyfriend jeanle çok süper olabilir.




      Şu fotoğrafları görüp de zayıflamaya karar vermemek elde değil, ama sadece zayıflamak değil aynı zamanda sporla da sıkılaşmak lazım şortun yanlarından yağların fırtlamaması için.Bir sürü çeşidi var hatta dar ve uzun kollu olanları çok popüler ama ben bol sevdamdan bunlarda da vazgeçmeyip yine loose denilen bu düşük omuzlu olanları çok beğeniyorum ve gördüğüm kadarıyla çoğu giyim mağazasının ilkbahar/yaz koleksiyonunda yerini almış her rengi deseni modeli.


      Sırf crop top modasının geri dönmesine çok sevindiğim ve her yerde karşıma çıkmasını bir işaret olarak algıladığım için diyetime sadık kaldım geçtiğimiz 1 hafta boyunca.Kilo verip vermediğimi bilmiyorum ama verdiysem bile bir crop top ve şort kombini yapmak için önümde uzun bir süreç olduğunun farkındayım.Yine de bu süre beni sahilde üzerimde kısacık tişörtümle hayal etmekten alıkoyamıyor :)

21 Mart 2013 Perşembe

Tapirin Zayıflama Günlüğü

      Yıllardır bilinen bir şey benim zayıflamak istediğim. Her ne kadar her kız kilosunu beğenmeyip sürekli bir şeyler yapmaya çalışsa da ben malesef bu zamana kadar farkında olmayıp neredeyse obezin de obezi denebilecek kadar kilo aldım.Üniversiteden önce hiç böyle bir problemim olmamasına rağmen burada yediğimiz fast foodlar, her akşam abur cubur eşliğinde film izlemeler, bugün hava yağmurlu dün de çok sıcaktı diyerek sporu hep ertelemek malesef bir birikim oluşturuyor ve kilo vermek çok zorlaşıyor. Geçtiğimiz yaz büyük bir azimle ve sıcağın da etkisiyle verdiğim 12 kilonun 4ünü geri almış durumdayım ve havalar ısınıp montların hırkaların arkasına saklanma mevsimi geçtikçe içimi bir korku sarıyor -şimdi ne yapsam da kilolarımı saklasam diye. Buradaki yazımda önemli ipuçlarını yazmıştım, öncelik olarak bunlardan başladım tekrar ama uyku düzeni ve malesef tatlıyı bırakmak benim için çok çok zor adımlar olduğu için blogumdan destek alarak ve kendimi sorumlu hissederek bunları da çözmeyi düşünüyorum.
   
      Bugün uzun zamandan sonraki ilk yürüyüşümü yaptım, zaten açık havada kulağımda mp3 çalarım yürümeyi çok sevdiğim için bu adım hiç zor olmadı.Altımda -her zamanki gibi taytım üstümde 'Yoda' lı sweetshirtüm çıkıp 1 saat mis gibi yürüdüm.Akşam yemeğimi 8 civarı gayet güzel hafifçe yedim amaaa asıl zor kısım ondan sonra başladı. Bilmeyenler için söyleyeyim White Collar gibi muhteşem bir diziye sardık bu aralar sevgilimle. Başroldeki Matt Bomer'i youtubeda dönen 50 shades of grey funmade fragmanlardan gördüm ve bir şans vermek istedim, diziye başladım ve tabi ki şimdi de bırakamıyorum. Her neyse açtık diziyi, gitmiyor arkadaş resmen yiyecek içecek bir şeyler olmayınca.Bir bölüm izledikten sonra çıkalım Alfi gezdirelim hava alalım dedik, park dönüşü kendimizi tekelde bulup çikolata almamız kaçınılmaz oldu böylece. O değil de milka bu son çikolatasıyla resmen beklentileri aştığı için paketin 2/3 kısmı şu an midemizde keyif yapıyor :(




      Bugün böyle bir kaçamak yaptım bakalım yarın azmime sadık kalıp en fazla 2 kare çikolata ve mis gibi bir yürüyüşle günü atlatabilecek miyim. Bu arada 20 mart itibariyle 77 kiloyum, hedefim 20 haziranda en azından 65 kilo olmak. Game on bitches!

20 Mart 2013 Çarşamba

Animal Love

Geçen sene ilk Alf'i aldığımız zaman çok endişelerimiz vardı, acaba kedilerle anlaşır mı, acaba kediler onunla anlaşır mı, birbirlerini öldürürler mi diye kendimizi yiyip bitirmiştik resmen. Uzun bir süre yavaş yavaş alıştırmaya çalıştık ikisini ama meğerse boşuna o kadar uğraşmışız :) 3 ay sonra sanki kardeşlermiş gibi, herkesin kedilerle köpekler anlaşamaz tabusunu yıkıp öyle güzel oyun oymaya başladılar ki hayran kaldık. Artık birbirlerini herkese karşı koruyorlar, koşuşturuyorlar, yemeklerini paylaşıyorlar resmen en iyi arkadaşları oldular birbirlerinin. Buradaki video da bunun kanıtı :)


19 Mart 2013 Salı

Bizim Küçük Sürümüz


Bütün kış üşüdüğü için örtülerin altında yaşayan Alf bir kaç gündür havaların ısınmasından çok etkilenmiş olsa gerek sere serpe koltuğa atmış kendini.Yiğidin malı meydanda olur düşüncesiyle hareket ediyor bizim ufaklık :) Havalar hafta sonu 5 derece soğuyacakmış, acaba o zaman harıl harıl altında yatabilceği örtüleri aramaya başlayacak mı tekrar çok merak ediyorum.


Burada da azarı yiyen iki müttefiğin nasıl bir saf oluşturduğunu görebilirsiniz. Bütün gün birbirlerinin suratına bakmazlar ama biraz bağırınca hemen göt göte yapışıyorlar birbirlerine benim gazabımdan korunmak için.


Bu fotoğraftaki de bizim kendi küçük sesi büyük kedimiz Çorap. Şu aralar kızgınlıkta olduğu için harıl harıl koca aramakta kendisi. Sesiyle bizi çıldırtsa da erkeklerden umudu kesip sürekli beni sevin diye göbeğini açması telafi ediyor var gücüyle miyavlamalarını.


Fotoğraftaki yavruysa geçen hafta evimizin önünde karşımıza çıkan, şu an yeni evinde sefasını süren Mocha. İlanını verdiğimizin ertesi günü sahiplendiği için adını şanslı koymayı düşünebilir yeni ailesi :)


Biz her ne kadar hüzünlensek de küçük sürümüz Mocha gittiği için inanılmaz mutlular. Eve geldiği günden beri oyunculuğu ve hareketliliğiyle canlarından bezdirdiği için sürekli papara yiyen yavrumuz da sanıyorum rahatlamıştır artık.

13 Mart 2013 Çarşamba

Gezi | Cadde Keyfi


    Yaklaşık olarak 3 senedir Anadolu yakasında oturuyorum ancak Bağdat Caddesine gittiğimin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Canımız sıkıldığında veya eğlenmek istediğimizde nedenini bilmeden sürekli karşıya geçiyoruz ve artık biraz bıktım diyebilirim. Sevgilim ankaraları terkedip istanbula geldiğinden beri 1,5 sene oldu ve o zamandan beri onu caddeye götürmeyi deliler gibi istememe rağmen hiç götüremedim. Bu laneti geçen hafta kırdık ve hem  yürümek hem de biraz değişiklik yapmak için kendimizi caddeye attık. Bütün bir akşam yürüdük,vitrinlere baktık,minik köpekleri ve kocaman kedileri sevdik kısacası çok eğlendik. Yorulduğumuzda Saray Muhallebicisi'nde keyif yaptık ve çok güzel bir gün geçirdik. Penti'den uzun zamandır aradığım çizgili çorapları bulup almam da ekstrası oldu :)  Malesef fotoğraf makinemizi kullanmayı unuttuğumuz için çok az fotoğraflarımız var ama içtiğimiz nefis sahlep ve filtre kahvemizi çekmeyi unutmamışız anlaşılan.


                                            



                           Her öğrenci gibi eve otobüsle gidiyoruz ve malesef otobüsler çok nadir geçiyor caddeden :(



Bu da benim artık saatlerce beklemekten bıkmış çıldırmış halim :)



Bizim Bağdat Caddesinde gezimiz böyleydi,keşke gördüğüm her şeyin fotoğrafını çekebilseydim bu kadar sıkıcı bir geziymiş gibi görünmeseydi :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...