15 Ocak 2011 Cumartesi

Wet & Dry


Son günlerdeki içki yasağı toplumun gündemini - daha doğrusu benim gündemimi - oldukça meşgul ediyor.Her yerde açıklamalar,röportajlar,forumlar,başlıklar,makaleler görüyorum.Herkes işin aslını anlatmak için koşturuyor ama açıkçası şu ana kadar hiç bir yere varılmadı.Hala hiç kimse nerde içip içemeyeceğimizi,ne içip içemeyeceğimizi,nerden alıp alamıyacağımızı bilmiyor ki bence istenen de buydu.İnsanları öyle bir kafa karışıklığı içine soktular ki marketten bira alırken bile insan tedirgin olup almaktan vazgeçebiliyor.Ama kimsenin de böyle yasakları insanları nelere teşvik edebileceğini düşündüğünü sanmıyorum,zira 18 yaşındaysanız hayat size alkolsüz görünmez,ve ne kadar yasaksa o kadar cezbedicidir çünkü bir şeylere başkaldırıyorsunuzdur. Hatırlıyorum da aklımda en eğlenceli olarak kalan anılarımın hepsinde kafam güzeldi.Yılbaşları,doğum günleri,evde 10 kişi yaşadığımız zamanlar,okul çıkışları veya taksimde sabahladığımız geceler.Sigara yasağı ortaya çıktığından beri bir bara gitmemizin tek sebebi alkol oldu ve şimdi eğer bir de bu yasak çıkarsa biz ne halt yeriz düşünemiyorum.İnsan 21 yaşında sarhoş olamazsa eğer ilerde çocuklarına ne anlatır ki?İşte bu sebeplerden ötürü hepimizi büyük bir korku sardı ve illegal yollara başvurmaya başladık yavaş yavaş,ki daha bu başlangıç.Zaman geçtikçe kaçak içki bir zamanların kaçak sigarası gibi çok havalı görünmeye başlayacak ve hatta bardağını sıvısıyla dolduramayan giderek 'kuru kuru' takılmaya çalışacak.Torbacılar zengin olup türkiyede derebeyi edasıyla gezecek ve hepimiz dumanlı kafalarımızla 'vay anasını ne eğleniyoruz ha' gibi cümleler kuracağız.Ki sanıyorum sevgili 4.muratımızın da istediği tam olarak bu,bir babanın kızının sevgilisi olduğunu öğrendiğinde salağa yatması gibi onlar da biz görmeyelim kimse duymasın da ne yaparlarsa yapsınlar düşüncesinde belki köşkün bahçesinde gizli gizli cigaralarını yakacaklar.Demek istediğim ne yaparlarsa yapsınlar ergenlikten yeni çıkmış delikanlı ve güzide kızlarımızın sokak köşelerine kusmalarını engelleyemezler.Benim insanım gerekirse arka bahçesinde ispirtoyu damıtıp içer.Eğer ki sektörün 'kurumasını' istemiyorsanız bırakın kim ne yaparsa yapsın.Ben eğer silah taşıyıp,oy kullanıp hele bir de evlenebiliyorken sahilde biramı içemiyeceksem şimdiden çekiyim gidiyim.

Her Zamanki Gibi Taşınıyorum.


Taşınmak artık benim için gerçekten sıradan bir olay,gözüm kapalı yaka bile değiştiririm.hatta bu girişimden zevk bile alırım.zira uzman oldum sayılır.şu şehre geldiğimden beri en uzun süre 10 ay oturdum bir evde ki bu benim için küçük ne küçüğü büyük çaplı bir rekor sayılır.eğer yurdu saymazsak 4. evime geçiyorum kısmetse haftaya.kısmetse diyorum çünkü işim ciddi manada şansa kısmete kaldı.aslında çok severim taşınmayı,eşyalar toplanır,yeni ev temizlenir,pırıl pırıl sistematik bir şekilde yerleştirirsin eşyalarını.ilk bir kaç gün uyanınca kalbin midende atar,evi şöyle bir gezer 'vay anasını abicim ben burda oturuyorum artık' falan dersin.0 dan başlarsın faturalara,tekel bulmaya çalışırsın,en yakın marketin kartını çıkarttırırsın,muhtemelen eski evini düşünür arada bir hüzünlenirsin.bunlar hoş şeyler,amma velakin eğer taşınmadan önce büyük bir ahmaklık edip bir yığın borç yapmadıysan.mesela elektriği hiç abonelik açtırmadan kullanmadıysan,ya da eve ihtar üstüne ihtar hatta tehdit mektupları gelene kadar faturalarını biriktirmediysen taşınmak güzeldir.böyle 3. şahıs falan yapıyorum da hikaye hep bunlar.sıçtım kısacası.elektriği ödemeden kaçmak,telefonu söküp çöpe atmak gibi fikirlerim var şu ana kadar,evet pek gelişme kaydedemedim.ama yeminle uykularım kaçıyor,sabahtan akşama kadar bu paraları nerden bulcağımı düşünmekten sınavda kilowat hesaplarken buldum kendimi.belki de milyar milyar borcum var,belki de hapse girerim ihbar edilip.hiç bilmiyorum,ve eğer yakın zamana kadar bilemezsem - ki bu yakın zaman 7 günlük bir dilimi içeriyor - eşyalarımla çöp konteynırı köşelerine ev düzebilirim.şansımı denemek adına borç istedim olmadı,iddaa oynadım tek maçtan yattı,babamdan istedim arabayı çarptı,sevgilim kendini zor doyuruyor zaten.yani açıkçası elle tutulur hiç bir ekşında bulunmadım halletmek için.şimdi elimde kedim ayedaşta sırılsıklam görünürsem bir gün şaşırmayın.beni böyle derbeder eden kafamın içine sıçıyim.götümün tam olarak neresine güvenip bu zamana kadar boş beleş oturduysam,şimdi ceremesini çekiyorum.allah kerim tabi,çıkmadık candan ümit kesilmez,umut fakrin ekmeği vesaire vesaire.3 günlük geri sayımı şu andan itibaren başlatmış durumdayım.güvendiğim dağları satmadan bu paraları bulabilceğime inanıyorum.idealist doğmuşum.

90'lı kuşağın düşmanlığı.


geçen gün -şu en önemli dersimin olduğu gün- okula gitmediğim için dün geceye kadar hiç pişmanlık yaşamadım.ta ki okulda yaşanan o büyük kavgayı duyana kadar.anlatınca çok basit gibi geldi bana bile,o derse gitmiş not almış öteki istemiş bizimki vermemiş falan.küçümsedim insan böyle şeyden daha kaç sene yanyana beraber derse girceği insanla ilişkisini koparır mı diye.olaya farklı açılardan bakmak için iki tarafı da objektif olarak dinledim,tek tek sordum,aynı olayı anlatmalarına rağmen altında yatan diğer sebepleri bulmak için didikledim durdum.sonuç olarak vardığım kanı ikisinin de ölümüne bir rekabet içinde olduğudur.başka hiç bir şey değil,hatta konunun sen mi daha başarılısın ben mi durumunu bile aştığıdır.iki taraf da - ki bunlara bilumum cinsiyetlerde sayılı insanlar dahildir - yıllardır o kadar yakın arkadaş,kardeş gibi görünmelerine rağmen her zaman diş bilediler birbirlerine.en çok benim popim vardan beyin bedavaya kadar uzadı.en sonunda böyle patlak vermesi kadar doğal bir durum yok ama;burdaki asıl konu onların neden böyle olduğu.düşündüm taşındım ve bunun 90lı kuşağın kendine has bir ayrıcalık olduğunu anladım.başka bir anıdan örnek veriyim,5. sınıftayım,daha yeni taşınmışım doğudan nacizane egeye,okulun ilk günü çorap üstüne sandalet falan giyip gelmişim şiveli şiveli konuşuyorum.o derece iticiyim yani.neyse sınıfta iki grup varmış meğerse ben bilmiyorum,bir taraf dersine çalışan erkeklerle uzaktan yakından alakası olmayan hatta konuşmaktan bile utanan,diğer taraf serseri,daha o yaşta teklif etmekten falan bahseden bir grup.geldim iyi güzel,daha gün bitmeden iki taraf da beni kendi grubuna almak için delicesine bir çekişmeye girdi,kalpli kolyelerden teneffüste tost ayran ısmarlamalara kadar gitti olay.en sonunda ortada sıçan gibi olmaktan kurtulup iki grubu da kaynaştırdım.1 ay daha geçmeden kendi içlerinde alakasız bir şekilde rekabete girip saç saça baş başa kavga ederek bölündüler tekrar.tüm öğrenim hayatım da böyle olaylarla geçip gitti,bu sadece misal.her yaştan arkadaşım sevgilim ıvır zıvır şeylerim olmasına rağmen bunu bizim kuşaktan başkasında görmedim.yetiştirilmekten mi yoksa dönem şartlarından mı bilmiyorum ama 90lılar olarak birbirimize ölümüne rakip,ölümüne düşmanız,ve bunu göstermek için uygun anı beklemek bizim için hayatın tadı.bense her olayda her ayrılıkta yine ortada sıçanı oynayarak iki tarafında haklı yönünü bulan kız oluyorum.ya 90 kuşağına ait değilim,ya da genlerimde bir bozukluk var bu durumlara uyamadığıma göre.hala düşünüyorum.

13 Ocak 2011 Perşembe

Final Time.


2011'e finallerle başlamış vaziyetteyiz.başlamış demek pek doğru olmayabilir çünkü hala başlamış sayılmam.şu saat itibariyle sınavıma brüt olarak 18 saat net olarak 12 saat kaldı.bir işe nasıl başlarsan öyle gider klişesi yapmak istemiyorum amma velakin içimde de pek güzel hisler yok açıkçası.gno hesaplayıp kaç dersten kalabilceğimi düşünmek yerine şu koca final tatilinde bir sayfa ders çalışsaydım belki şu an bu kadar sefil bir duruma düşmezdim.ama yapmadım.pişman mıyım sorusuna da hayır cevabı vermeyi çok isterdim.pişman mıyım?evet.en azından bu sene sıkışmadan rahat rahat çalışmayı ve hiç de olsa gelecek planlarım için bir gıdımcık not arttırmayı düşünmüştüm.ya da hiç bir şey olmasa bile herkes gibi final haftamda perişan olmayı,zayıflamayı,okula makyajsız gitmeyi,sokağa pijamayla çıkmayı,sabahlara kadar kitap içinde boğulmayı,biri içimin eridiği bir plan sunduğunda gelemem sınavlarım var demeyi çok istemiştim.kendimi toplumdan dışlanmış hissetmemin sebebi kendime güvenim mi yoksa sadece boşvermişliğim mi bilmiyorum.insanın kendine söylediği yalan başkasına söylediği yalandan daha suçlu mudur?zeki olmak avantaj mı yoksa dezavantaj mıdır?okula gitmek üniversite hayatı yaşamak mıdır?yoksa hiç bir zaman adapte olamicağını bilerek kızsal muhabbetlere katılmak mıdır?olmadığın biri gibi göstermek midir?ne aldığınla değil ne kadar çalıştığınla övünmek midir?ya da bu soruların cevaplarını hiç bir zaman öğrenememek midir?acaba merak ediyorum sevgili gösteriş meraklısı bölüm arkadaşlarım,ilerde patronunuz sen işin içine sıçmışsın ancak çok çaba gösterdin hadi seni terfi ettirelim der mi?yatakta hiç bir halt beceremeyen tek gecelik çocuğa o kadar uğraştı diye orgazm taklidi yapılır mı?konudan çok uzaklaşmaktım biliyorum ama sanırım demek istediğim şey,ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.ben her ne kadar şu saate bile burda sürtsem de yarınki finalimde güzel bir not alırsam başarılıyımdır.geçmişim ne olursa olsun.o yüzden bye bye failure,bye bye sadness.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...