23 Haziran 2011 Perşembe

Küçük Bir Buhran

Ankara'yla alakası var mı yok bilemem ama onunla birlikte olmaya başladığım süre zarfından beri geri kalan herşeyim bok gibi gidiyo.mutluyum,huzurluyum ama kendimi terliksi hayvan ya da mavi yeşil alg gibi falan hissetmediğimi söyleyemem.tek hücreli sabit kafalı bi canlı oldum çıktım.
herşeyi ona endeksleyerek kendi hayatım yokmuş gibi davranıyorum,dolayısıyla gerçekten de kendi hayatım olmuyor.koca bir dönemin yarısını ankarada geçirmem bi yana,ne kendi arkadaşlarımı görüp konuşabildim,ne bi yere çıkıp gezebildim ne de bi sosyal hayat oluşturabildim kendime.onun yerine,dana gibi şişmanlayıp okulu umrunda olmayan asosyal bi insan,ne insanı yaratık oldum hatta.tipte 5 yıllık evli altın bilezikli ev karıları gibi oldum.bi kucağımda bağıran çocuğum eksik.kilolarımla olan sorunlarımı zaten yazdım bi daha yazıp kafa patlatmak istemiyorum.bugünkü konumuz benim aslında okulla uzaktan yakından alakası olmayan okulum.geçen dönem zaten bisürü finale girmediğimi,milletin gazına gelip amaan bursluyum koyver gitsin tavrıyla,yerlerde sürünen bi ortalama getirdiğimi bi kenara bırakırsak,bu dönem de sıvadım.amacım ortalamamı yükseltip öteki döneme rahat başlamakken,geçen seneki derslerimi de çöpe atıp daha da berbat bi duruma geldim.etrafa sanki umrumda değilmiş gibi bi imaj çiziyorum ama içten içe bunalımdayım.çünkü ben hayatım boyunca başarıyla beslenmiş hatta başarıyla övüne övüne çevremi deli etmiş bi insanım ve şu anki halim utanç verici.bugün yaz okulu derslerimi seçerken okulun yaptığı iyilikler (!) zaten olduğum durumu iyice gösterdi bana,kızım sen bi halta yaramazsın sana ders açsak açmasak kaça der gibi bi tavırdalar yani.o yüzden şu andan itibaren okula bari asılıyim de eski formumu yakalıyim.bu sefer kararlıyım, geçen seneki gibi değil yani.o yüzden haberlerde falan üniversiteli kızın büyük başarısı diye görürseniz bilin ki o tapirdir.

ps:şu gün itibariyle 6 kilo vermiş durumdayım :) ama her yerim çok ağrıyo.

17 Haziran 2011 Cuma

Obez Miyim Neyim


Geçenlerde yine 3 haftanın sonunda falan döndüm ankaradan.Heralde ben bu gidişle temelli yerleşicem ama daha kendime itiraf edemiyorum.Her seferinde böyle bi umut yok kesin 3 gün sonra dönücem ben falan telkinleri oluyo ama o 3 4 günün sonunda gitmeycem ben diye başının etini yiyorum onun.Bu sefer geçenkinden de daha beterdi ama.Geçmeyen günleri mi sayıyim,evde otur otur kendimi yeme içmeye vurdum onu mu sayıyim,birbirimizden soğuduk  resmen.İşin kısası bi daha uzunca bi süre ankaraya gitmeme kararı aldım Ki zaten gider ve o kadar yapışırsam yine oraya ilişkimiz boka sarıcak.Gerçekten de kendi tezimi kanıtladım.insan ne kadar birlikte olursa o kadar sıkılıyo arkadaş.Biyerden sonra karışındaki adama anam bi uyusa da şurda iki tip kessem falan diye bakıyosun,Ankara zaten bıktı benim dırdırımdan sıkıntı basmamdan bişeyler ilgimi çeksin diye ağzımın içine bakıyo.Birbirimizden tiksindik yani.yine de istanbula beraber geldik dayanamadık tabi,ama burda daha iyiyiz.en azından salon var oda var falan aynı evin içinde birbirimizi görmeden de yaşayabiliyoruz.Neyse dedim orda yemeye içmeye vurdum kendimi diziler filmler tırıvırı bisürü bişey ama hep oturuyorum.Bi geldim anam resmen yaban domuzu gibi olmuşum.ha zaten şişmandım o ayrı da iyice olayın bokunu çıkarmışım,bakıyorum beden kitle endeksi diye bi aparat var ya ha işte onda obez çıkıyorum!bir tane kotum bir tane şortum elbisem hiç bişeyim olmuyo üstüme,sürekli penye şeylerle gezer oldum da onlar da giyme bizi artık yaa falan diye yalvarcak bana o derece.bu böyle olmaz dedim tabi geldiğimin ikinci günü başladım diyete,aklımca detox yapıcam arınıcam şahane olcam bi günde,adriana lima falan halt edicek yanımda.bu kafayla başladım ben yeşil çaylar bilmem neler sabah.1 saat falan sürdü heralde,Ankara uyandı kalk kavaltı yapalım,onu yiyelim donut yiyelim bilmem ne içelim onu pişirelim falan derken,biz geleli oldu 5 gün hala ben domuz gibiyim.o değil bi de kendimi suçlu falan hissediyorum sokağa çıkınca,şişmanım çirkinim falan insanlar bi tuhaf bakıyolar,onların göz zevkini bozmuşum gibi,oturup kalkamıyorum bi yere zaten,arkadaşlarım falan da benimle oturmaktan utanıyo gibi böyle ay şu mal bi kalksa da az ortam yapsak triplerindeler,iyice psikolojimi falan attım çöpe bi daha da çıkmadım dışarı.Karar aldım zaten zayıflayıp biraz adama dönesiye kadar evde takılcam.olmadı bi sporda çıkarım onda da çaba gösteriyo bu iyi iyi falan diyerek ezmezler beni diye umuyorum.3 gün sonra dönücem zaten annemlerin yanına,orda hiç bişey yedirmezler zaten bana bizim aile daimi diyette herkes 20 kilo falan.Hiç olmadı orda adama dönerim diyorum.o da ayrı bi mevzu,daha babama yaz okuluna kaldığımı söylemedim adam beni kesip biçebilir ekmek bıçağıyla.içim hophop o yüzden gitmeme az kaldıkça.

Ha bu arada ikeaya gittik aylaaar sonra ve ikeayı eve aldık geldik.Zaten ben ikeanın doğaüstü falan bişey olduğuna inanıyorum böyle giriyosun içeri kendini kaybediyosun herşeyi alıyosun elinde olmadan,bi koltuklar bi yataklar falan yapmışlar uyumaya ikeaya gelirsin yani o kadar fena,oturdun mu kalkamıyosun.Pek bişey almadım ama yastık yorgan falan fişman aldık çift kişilik yatağa geçicez diye.Ama tabi paralar suyunu çekti artık açız bi süre.Şu yaşadığım şeylerden anladığım kadarıyla irade denen zıkkım da bende bi gıdım yok arkadaş.Hiç bi şeye dayanamıyorum herşey benim olsun falan gibi bi kafadayım çıkmam lazım bundan.Zaten Ankara'yla iddaaya girdik eğer eylülde belirlediğim kiloya ulaşırsam fujifilm instax alıcak bana.Gazı verdim kendime baya bakalım işe yararsa mutlu haberlerimi paylaşıcam.

21 Nisan 2011 Perşembe

Kedi

çok kedisever bi insan olduğum doğru,hatta kedi aşığı,bağımlısı,kölesi falan bile olabilirim,ama bunlar bile kendi kedilerime sahip olmam için yeterli şeyler değilmiş,şu geçtiğimiz 6 ayda bunu anladım.bi önceki evime ilk taşındığımda nasıl olsa tek başıma oturuyorum hadi bi kedi alıyim falan gibi triplere girdim.araştırdım,gezdim,baktım,hatta bi ara karar bile verdim ancak benim kararım o chincilla için yeterli olmadı sanırım ki kediyi başka birine sepetlediler.en sonunda biri tekir biri sarman iki kardeş bebekte karar kıldım.o kadar sevimli ve ürkeklerdi ki,bi tane almam gerekse de ikisini ayırmaya kıyamadım.ilk gördüğüm anda bile anneleri gibi hissettiğim için,asla ayrılmayız gibi geliyodu.kapalı bi koliye koyup düştük yollara,yürüdük yürüdük yürüdük ve hiç ses çıkamadılar.motora binip karşıya geçtik yine ses çıkarmadılar,uyudular bile.eve geldiğimizde koliden bile çıkmadılar.işte o an ettiğim dua hala kulaklarımda: nolur hep böyle kalmasınlar,sesleri çıksın,hareket etsinler hep,oynasınlar!



Ankara geldiğinde çok kıskandım onları,çocuk gibi mızmızlandım ama,yine de kopamazdım onlardan,2 haftanın sonunda çocuğum gibi olmuşlardı çünkü.tekirim koca burunlu,sarmanım da çok şişmandı,isimlerini Ankara koydu; tapir ve dobi.başta şaka gibi gelse de uzun bi süre öyle seslenince gerçekten tapir ve dobi oldular.ve isimlerinin hakkını çok güzel verdiler,ne tapir koca burnundan vazgeçti,ne dobi koca göbeğinden.

yaz tatili geldiğinde aldım ikisini de ailemin yanına götürdüm benimle beraber.otobüste kedili kız olmuştum,özel olmuştum.hatta kedilerim gittiğinde otobüse binmeyi sırf bu yüzden hiç sevmemiştim.sıradandım çünkü artık.daha 3 aylıklardı gittiğimizde,en güzel en tatlı halleriydi ki annemler o yüzden bayıldılar.ayrılmak istemediler ikisinden de.torun gibi hissetmişlerdi galiba,çünkü ben nereye gitsem peşimde,ne yapsam aynısını yapar olmuşlardı.evimi onlar sayesinde sevmiştim.tatil bitti ve döndük.

her şeyi idare ediyodum.kırılan eşyaları,vazoları,kopan kabloları..çünkü çocuklarımdı onlar benim.Ankara dayanamadı ve bi kedi de o istedi.tabi ki önce benimkilerden birini istedi ama boşa bi çabaydı.onun için aldığım kediyse evimizin biricik kızı oldu.cücük.aldığımda o kadar zayıf ve küçüktü ki kafası soğan cücüğü kadardı.sincap kırması olduğunu düşünmüştük ilk geldiğinde,her yere zıplardı yürümezdi asla.zaten hepi topu yarım kiloydu,yürüse rüzgarından uçardı galiba.başlarda evdeki o gerilimi de unutamadım hala.benim şımarık kedilerim eve 3. birinin geldiğini görünce küplere bindiler.bir hafta boyunca tıslamalar,bağırmalar ve kavgalarla yaşadık bit kadar evde.ilk birbrilerini kokladıkları an,fotoğraflarını çekerken nasıl ağladığımı bile hatırlıyorum.sonunda üçü birden abiler ve kızkardeş tiyatrosu gibi birbirilerini kollamaya ve göt göte gezmeye alıştılar.asıl kıyamet bundan sonra koptu zaten.



kurban bayramı için ailem bu sefer istanbula,benim yanıma gelmeye karar verdiler,geldiler ve her şeyi değiştirdiler.kedilerime süt veren annem,ishalleri için beni suçlamaya,babam bok kokusu geliyo diye kedilerimi atmaya,hatta daha da ileri götürüp eğer onları atmazsam paramı kesmekle tehdit etmeye başladı.cehennem gibi olmuştu evim.bir baba nasıl olur da benim hislerimi anlamaz diye düşünmekten harap olmuştum.gittiklerinde bile rahatlamadım,her gün gelen telefonlarla canımdan bezdim ve dobiyi ankaraya,Ankara'ma götürdüm.ve daha sonra cücüğü de.tapirimle en sevdiğim küçük tırsak yavrumla başbaşa kalmıştık evde.ve onun için daha güzel bir ev bulmaya karar verdim.ev arkadaşı alıp,bahçeli şahane bir eve taşındım sırf o rahat etsin diye.hastaydı ve tedavi oluyodu,çişini tutamıyodu.bir gün ev arkadaşım ben ankaradayken sırf odasına işedi diye kedimi sokağa atıp marifetmiş gibi bana haber verdi.çıldırdım,ağladım,krizler geçirdim.ve döndüğümde tabi ki bulamadım.son kedim de gitmişti.yapayalnızdım.o kadar çabam,uğraşım hiç bi işe yaramamıştı.benim biricik çocuklarım sokaklardaydı şimdi.kaderime razı oldum ve bahçemdeki kedileri beslemeye karar verdim.her gün tapiri bekleyerek.şimdi ise iki tane deli kedim var bahçede.tapirle dobinin yerini tutarcasına,şişman bi sarman ve korkak bir tekir.yerini tutmaz ama alışmaya çalışıyorum.onlar da ne zaman elimden alıncak diye bekliyorum belki de sadece.

9 Nisan 2011 Cumartesi

Nasıl delirdim?


Ara sıra biseksüel olduğumdan şüphe etmediğimden değil de,bu aralar kızlar daha mı bi güzel sanki?Ya da nesilden nesile erkekler mi yüzüne bakılmaz oluyo ben çözemedim.Yani seviyorum onları,bedenlerini hatta bazen düşünce yapılarını da,her ne kadar kafaları 15 yaşında donup kalsa da.ama kızlar,kadınlar demiyorum bayanlar demiyorum üzgünüm sınıflandırmıyorum hemcinslerimi,günden güne daha da serpiliyor,ufku genişliyor ve nedense 19 yaşından sonra üzerlerine acayip bir sempatiklik çöküyo.Hani yüzüne bakarken bunun vücudu nasıldır  falan diye çok düşündüm,eminim demiyim de muhtemelen bunu hepimiz yapıyoruz,ilk defa bir kızı öpüp sarılmak falan istedim, ki aylardır sanal ortamda tiksinme raddesine gelen duygular beslemekteydim.Hep mi itici,teşhirci,narsist ve belden aşağı olur bi insan diyooorken,kız eve geldi ve bum!Sabah tanışıp akşam battaniye altında film izleyebilcek kadar samimi olduk birden.yani demem o ki,benim kızları beğenmem bi yana,bu özgür kızım ben çok fenayım triplerinde gezenlere söylüyorum lütfen yapmayın.bırakın görelim ne kadarsınız,ne kadar hoşsunuz ya da boşsunuz.yani hadi bi kaç yıl öncesinde tamam da şu aralar moda bu,uymayın.biri size 'ben sana çok sinir olmuştum ama hiç öyle değilmişsin yaf' falan gibi şeyler söyleyince değil,'kızım sen aynı göründüğün gibisin' falan dediler mi sevinin.çok nadir çünkü o kızlar artık,o kadar ki öyle kızları ben bulsam ben alıcam kendime o derece.


Başka bişey de postmodern city&cinema dersim.Hayatımda aldığım hiç bir seçmeli ders bana bu kadar katkı yapamaz heralde. Tamam ambale oldum falan ama o kadar güzel filmlerden sınav olmak rüya gibi anasını satıyim. Ödevim film izlemek.Salı günü sınavım var,ki ankaradan daha yeni geldiğim için hiç bi şeye adapte olamadım,kendimi tekrar hazırlık falan gibi hissediyorum okulda,utanmasam peçe falan takabilirim kimse görmesin beni diye.geldiğim gibi de sınavlarım başladığı için iyice zibidi bi kılıkla bu sınavlar niye bu kadar erken ya falan derken şu sınav ilaç gibi geldi.Az önce Stranger Than Paradise bitti ve siyah beyaz bi filmin ne kadar etkileyici olabileceğini farkettim.Sırada Paris,Texas var bakalım sonuç ne olacak.

Ayrıca tabi görüldüğü üzre internetim bağlanmış durumda yarabbim şükürler olsun.340 liralık borcu oradan oraya fax çeke çeke nasıl ödediğimi cebimde 3 lirayla istanbula nasıl geldiğimi falan allah bilir.Tabi internet bağlatıcam diye uğraşırken kredi kartıma da icra gelmiş,internet var ama ben battım kısacası.Bir çaresini bulacaz falan diye ortalıkta gezen kaşlı bıyıklı bi hatun oldum,tez zamanda kurtulayım şu durumdan da kafada bir bahar temizliği yapayım inşallah.Bu sıralar felsefem de şu oldu hadi hayırlısı ''hayat zor''.

9 Mart 2011 Çarşamba

Kar.


ankaradayım.dayanamayıp daha bir hafta bile geçmeden yanına geldim yine.gelirken dönmek istemeyeceğimi biliyodum ama sebebinin sadece o olmayacağını tahmin bile edemezdim.evet,ankarada inanılmaz bir kar var şu an ve en dandik yerler bile cennet gibi görünmekte gözüme.bugüne kadar önünden yüz kere geçip de bir kere bile kafamı çevirip bakmaya tenezzül etmediğim ağaçlar bile şu an şahane görünüyolar.o kadar hasret kalmışım ki böyle ölümüne,santimlerce yağan kara malak ev arkadaşımın sokağa attığı biricik kedimi bile düşünemiyorum,gidemiyorum.o da ayrı tabi zamanı gelince düşünücem ve hatta cana okuma gibi planlarım var.şu havada bit kadar kediyi sokağa attığı için belki yıllarca aynı evin içinde yaşasam bile affetmicem ama gidip de duruma el koyamıyorum.aptal gibi oldum.yataktan kalktığı anda uykum kaçarken,pencereden baktığımda ait olduğum yer burası derken nasıl dönebilirim o eğreti evime.hala benimseyemediğim,neden tek başıma güllük gülistanlık yaşarken birden bire ev paylaşmaya karar verdiğimi bilemediğim,3 gün içinde taşındığım o eve dönmek istemiyorum.burdaki o bembeyaz manzarayı bırakamam,daha kara doyamamışken o nemli soğuğa geri dönemem.ne kadar dayanırım bilmiyorum daha.tapir,lütfen kaybolma annecim evine geri gel.beni bi de bu vicdan azabıyla yaşatma o evde.ayrıca biri de insanlık adına çıkıp bana bi yol gösterirse de memnun olurum.yazarsan rahatlarsın dediler,ilk defa rahatlayamıyorum.cenabet miyim neyim her şey ters.ayrıca 3 günlüğüne bile olsa blogspotu kapatan zihniyetin de pipisi düşsün.02.00daki otobüsü de inşallah kaçırırız.

6 Şubat 2011 Pazar

Sonunda Taşındım.


o kadar bahsettikten sonra kolayca taşınmam bana bile çok ilginç geldi.günlerce herkese bıdı bıdı konuştum,yok şu böyle nasıl olcak,bu da halledilmez,aman ölcez taşınırken.ama bir çırpıda sanki taşınmak için doğmuşum gibi halloldu.hem evimi taşıyıp her türlü işime koşup,hem de bana iş veren emlakçıma da teşekkürlerimi sunuyorum.taşıncağımız gün saat 2de bize mikemmel bir fiyata nakliye buldu,onu da geçtim arabayla bizi bir oraya bir buraya gık demeden götürüp getirdi.ama burnumdan da geldi ne kadar kolay desem de.eve gelen nakliyeciler nakliyeci mi yoksa dırdırcı karı mı ben çözemedim.ay bu eşyalar sığmaz diye diye bir hal oldular resmen.bir ara kamyonu da bırakıp kaçıcaklar diye korktum.tamam benim de çok eşyam olabilir ama sonuçta sen oraya taşımaya gelmişsin,konuşsan nolur konuşmasan nolur.sus ve işini yap dememek için çok zor tuttum kendimi.oflaya puflaya allahaşükür hepsini taşıdılar biz de rahat bir nefes aldık.ondan sonra işte zor kısmı başladı.dolapları sil,kolileri yerleştir tiriviri her şey.2 hafta buz gibi soğukta uyuduğumu saymıyorum bile.yine ketılla su ısıtıp vileda kovasında banyo yaptığım günlere geri döndüm tabi o da var.ne ızdıraptı yarabbim.banyo yapmaya 2 saat önce karar verip tüm hazırlıklara başlaman gerekiyodu.gaz açılsın artık diye duvarlara yalvarıyodum.2 haftanın sonunda gaz açmaya eve gelen 3 mühendis,1 igdaş görevlisi ve bir kombici arkadaşa da hayret ettim.eve gelen şöyle bi bakıp tamam olur bu diyerek çıktı gitti.hangi birine küfretsem şaşırdım.bu dünyada igdaş mühendisi olmak varmış yemin ederim ama.ona buna bak tamam de çık,işe bak ya nefis.ama en sonunda tüm işler halloldu (hatta televizyonumuz bile var!) ve memleketime baba ocağıma geldim.şimdi eve dönceğim günü iple çekiyorum.tabi bir de emlak ofisinde yapıcağım işi.her şey bambaşka olucak gibi hissediyorum.umarım iyi bir başkalık olur.

15 Ocak 2011 Cumartesi

Wet & Dry


Son günlerdeki içki yasağı toplumun gündemini - daha doğrusu benim gündemimi - oldukça meşgul ediyor.Her yerde açıklamalar,röportajlar,forumlar,başlıklar,makaleler görüyorum.Herkes işin aslını anlatmak için koşturuyor ama açıkçası şu ana kadar hiç bir yere varılmadı.Hala hiç kimse nerde içip içemeyeceğimizi,ne içip içemeyeceğimizi,nerden alıp alamıyacağımızı bilmiyor ki bence istenen de buydu.İnsanları öyle bir kafa karışıklığı içine soktular ki marketten bira alırken bile insan tedirgin olup almaktan vazgeçebiliyor.Ama kimsenin de böyle yasakları insanları nelere teşvik edebileceğini düşündüğünü sanmıyorum,zira 18 yaşındaysanız hayat size alkolsüz görünmez,ve ne kadar yasaksa o kadar cezbedicidir çünkü bir şeylere başkaldırıyorsunuzdur. Hatırlıyorum da aklımda en eğlenceli olarak kalan anılarımın hepsinde kafam güzeldi.Yılbaşları,doğum günleri,evde 10 kişi yaşadığımız zamanlar,okul çıkışları veya taksimde sabahladığımız geceler.Sigara yasağı ortaya çıktığından beri bir bara gitmemizin tek sebebi alkol oldu ve şimdi eğer bir de bu yasak çıkarsa biz ne halt yeriz düşünemiyorum.İnsan 21 yaşında sarhoş olamazsa eğer ilerde çocuklarına ne anlatır ki?İşte bu sebeplerden ötürü hepimizi büyük bir korku sardı ve illegal yollara başvurmaya başladık yavaş yavaş,ki daha bu başlangıç.Zaman geçtikçe kaçak içki bir zamanların kaçak sigarası gibi çok havalı görünmeye başlayacak ve hatta bardağını sıvısıyla dolduramayan giderek 'kuru kuru' takılmaya çalışacak.Torbacılar zengin olup türkiyede derebeyi edasıyla gezecek ve hepimiz dumanlı kafalarımızla 'vay anasını ne eğleniyoruz ha' gibi cümleler kuracağız.Ki sanıyorum sevgili 4.muratımızın da istediği tam olarak bu,bir babanın kızının sevgilisi olduğunu öğrendiğinde salağa yatması gibi onlar da biz görmeyelim kimse duymasın da ne yaparlarsa yapsınlar düşüncesinde belki köşkün bahçesinde gizli gizli cigaralarını yakacaklar.Demek istediğim ne yaparlarsa yapsınlar ergenlikten yeni çıkmış delikanlı ve güzide kızlarımızın sokak köşelerine kusmalarını engelleyemezler.Benim insanım gerekirse arka bahçesinde ispirtoyu damıtıp içer.Eğer ki sektörün 'kurumasını' istemiyorsanız bırakın kim ne yaparsa yapsın.Ben eğer silah taşıyıp,oy kullanıp hele bir de evlenebiliyorken sahilde biramı içemiyeceksem şimdiden çekiyim gidiyim.

Her Zamanki Gibi Taşınıyorum.


Taşınmak artık benim için gerçekten sıradan bir olay,gözüm kapalı yaka bile değiştiririm.hatta bu girişimden zevk bile alırım.zira uzman oldum sayılır.şu şehre geldiğimden beri en uzun süre 10 ay oturdum bir evde ki bu benim için küçük ne küçüğü büyük çaplı bir rekor sayılır.eğer yurdu saymazsak 4. evime geçiyorum kısmetse haftaya.kısmetse diyorum çünkü işim ciddi manada şansa kısmete kaldı.aslında çok severim taşınmayı,eşyalar toplanır,yeni ev temizlenir,pırıl pırıl sistematik bir şekilde yerleştirirsin eşyalarını.ilk bir kaç gün uyanınca kalbin midende atar,evi şöyle bir gezer 'vay anasını abicim ben burda oturuyorum artık' falan dersin.0 dan başlarsın faturalara,tekel bulmaya çalışırsın,en yakın marketin kartını çıkarttırırsın,muhtemelen eski evini düşünür arada bir hüzünlenirsin.bunlar hoş şeyler,amma velakin eğer taşınmadan önce büyük bir ahmaklık edip bir yığın borç yapmadıysan.mesela elektriği hiç abonelik açtırmadan kullanmadıysan,ya da eve ihtar üstüne ihtar hatta tehdit mektupları gelene kadar faturalarını biriktirmediysen taşınmak güzeldir.böyle 3. şahıs falan yapıyorum da hikaye hep bunlar.sıçtım kısacası.elektriği ödemeden kaçmak,telefonu söküp çöpe atmak gibi fikirlerim var şu ana kadar,evet pek gelişme kaydedemedim.ama yeminle uykularım kaçıyor,sabahtan akşama kadar bu paraları nerden bulcağımı düşünmekten sınavda kilowat hesaplarken buldum kendimi.belki de milyar milyar borcum var,belki de hapse girerim ihbar edilip.hiç bilmiyorum,ve eğer yakın zamana kadar bilemezsem - ki bu yakın zaman 7 günlük bir dilimi içeriyor - eşyalarımla çöp konteynırı köşelerine ev düzebilirim.şansımı denemek adına borç istedim olmadı,iddaa oynadım tek maçtan yattı,babamdan istedim arabayı çarptı,sevgilim kendini zor doyuruyor zaten.yani açıkçası elle tutulur hiç bir ekşında bulunmadım halletmek için.şimdi elimde kedim ayedaşta sırılsıklam görünürsem bir gün şaşırmayın.beni böyle derbeder eden kafamın içine sıçıyim.götümün tam olarak neresine güvenip bu zamana kadar boş beleş oturduysam,şimdi ceremesini çekiyorum.allah kerim tabi,çıkmadık candan ümit kesilmez,umut fakrin ekmeği vesaire vesaire.3 günlük geri sayımı şu andan itibaren başlatmış durumdayım.güvendiğim dağları satmadan bu paraları bulabilceğime inanıyorum.idealist doğmuşum.

90'lı kuşağın düşmanlığı.


geçen gün -şu en önemli dersimin olduğu gün- okula gitmediğim için dün geceye kadar hiç pişmanlık yaşamadım.ta ki okulda yaşanan o büyük kavgayı duyana kadar.anlatınca çok basit gibi geldi bana bile,o derse gitmiş not almış öteki istemiş bizimki vermemiş falan.küçümsedim insan böyle şeyden daha kaç sene yanyana beraber derse girceği insanla ilişkisini koparır mı diye.olaya farklı açılardan bakmak için iki tarafı da objektif olarak dinledim,tek tek sordum,aynı olayı anlatmalarına rağmen altında yatan diğer sebepleri bulmak için didikledim durdum.sonuç olarak vardığım kanı ikisinin de ölümüne bir rekabet içinde olduğudur.başka hiç bir şey değil,hatta konunun sen mi daha başarılısın ben mi durumunu bile aştığıdır.iki taraf da - ki bunlara bilumum cinsiyetlerde sayılı insanlar dahildir - yıllardır o kadar yakın arkadaş,kardeş gibi görünmelerine rağmen her zaman diş bilediler birbirlerine.en çok benim popim vardan beyin bedavaya kadar uzadı.en sonunda böyle patlak vermesi kadar doğal bir durum yok ama;burdaki asıl konu onların neden böyle olduğu.düşündüm taşındım ve bunun 90lı kuşağın kendine has bir ayrıcalık olduğunu anladım.başka bir anıdan örnek veriyim,5. sınıftayım,daha yeni taşınmışım doğudan nacizane egeye,okulun ilk günü çorap üstüne sandalet falan giyip gelmişim şiveli şiveli konuşuyorum.o derece iticiyim yani.neyse sınıfta iki grup varmış meğerse ben bilmiyorum,bir taraf dersine çalışan erkeklerle uzaktan yakından alakası olmayan hatta konuşmaktan bile utanan,diğer taraf serseri,daha o yaşta teklif etmekten falan bahseden bir grup.geldim iyi güzel,daha gün bitmeden iki taraf da beni kendi grubuna almak için delicesine bir çekişmeye girdi,kalpli kolyelerden teneffüste tost ayran ısmarlamalara kadar gitti olay.en sonunda ortada sıçan gibi olmaktan kurtulup iki grubu da kaynaştırdım.1 ay daha geçmeden kendi içlerinde alakasız bir şekilde rekabete girip saç saça baş başa kavga ederek bölündüler tekrar.tüm öğrenim hayatım da böyle olaylarla geçip gitti,bu sadece misal.her yaştan arkadaşım sevgilim ıvır zıvır şeylerim olmasına rağmen bunu bizim kuşaktan başkasında görmedim.yetiştirilmekten mi yoksa dönem şartlarından mı bilmiyorum ama 90lılar olarak birbirimize ölümüne rakip,ölümüne düşmanız,ve bunu göstermek için uygun anı beklemek bizim için hayatın tadı.bense her olayda her ayrılıkta yine ortada sıçanı oynayarak iki tarafında haklı yönünü bulan kız oluyorum.ya 90 kuşağına ait değilim,ya da genlerimde bir bozukluk var bu durumlara uyamadığıma göre.hala düşünüyorum.

13 Ocak 2011 Perşembe

Final Time.


2011'e finallerle başlamış vaziyetteyiz.başlamış demek pek doğru olmayabilir çünkü hala başlamış sayılmam.şu saat itibariyle sınavıma brüt olarak 18 saat net olarak 12 saat kaldı.bir işe nasıl başlarsan öyle gider klişesi yapmak istemiyorum amma velakin içimde de pek güzel hisler yok açıkçası.gno hesaplayıp kaç dersten kalabilceğimi düşünmek yerine şu koca final tatilinde bir sayfa ders çalışsaydım belki şu an bu kadar sefil bir duruma düşmezdim.ama yapmadım.pişman mıyım sorusuna da hayır cevabı vermeyi çok isterdim.pişman mıyım?evet.en azından bu sene sıkışmadan rahat rahat çalışmayı ve hiç de olsa gelecek planlarım için bir gıdımcık not arttırmayı düşünmüştüm.ya da hiç bir şey olmasa bile herkes gibi final haftamda perişan olmayı,zayıflamayı,okula makyajsız gitmeyi,sokağa pijamayla çıkmayı,sabahlara kadar kitap içinde boğulmayı,biri içimin eridiği bir plan sunduğunda gelemem sınavlarım var demeyi çok istemiştim.kendimi toplumdan dışlanmış hissetmemin sebebi kendime güvenim mi yoksa sadece boşvermişliğim mi bilmiyorum.insanın kendine söylediği yalan başkasına söylediği yalandan daha suçlu mudur?zeki olmak avantaj mı yoksa dezavantaj mıdır?okula gitmek üniversite hayatı yaşamak mıdır?yoksa hiç bir zaman adapte olamicağını bilerek kızsal muhabbetlere katılmak mıdır?olmadığın biri gibi göstermek midir?ne aldığınla değil ne kadar çalıştığınla övünmek midir?ya da bu soruların cevaplarını hiç bir zaman öğrenememek midir?acaba merak ediyorum sevgili gösteriş meraklısı bölüm arkadaşlarım,ilerde patronunuz sen işin içine sıçmışsın ancak çok çaba gösterdin hadi seni terfi ettirelim der mi?yatakta hiç bir halt beceremeyen tek gecelik çocuğa o kadar uğraştı diye orgazm taklidi yapılır mı?konudan çok uzaklaşmaktım biliyorum ama sanırım demek istediğim şey,ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.ben her ne kadar şu saate bile burda sürtsem de yarınki finalimde güzel bir not alırsam başarılıyımdır.geçmişim ne olursa olsun.o yüzden bye bye failure,bye bye sadness.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...