16 Temmuz 2010 Cuma

Alışveriş | Oje


son günlerde gözüme çarpan tek şey rengarenk hatta neredeyse cırt denebilicek kadar rengarenk ojeler tırnaklarda.kime baksam büyük bir tezat taşıyor parmaklarında.pembeler,turuncular,maviler..ve ben inatla her zaman yaptığım gibi karşı çıkıyorum bu modaya,nedenim yok kimse sormasın.öyle aykırı,arıza biri değilim,sadece herkes yaptığında itici geliyor bana.ama tabii bu görüntü o kadar sevimli oldukça benim de iradem kırıldı tabi.zaten çok da kuvvetli sayılmaz ya neyse.ama tüm bir istanbul pembe tırnaklarla gezmesin diye öncelikle pastel renklerle başladım.yavruağzı tırnaklar.çok güzel geldi gözüme,ellerime bakmaktan eskittim yani düşünün.ankaraya gittim ojelerimle,otobüse bindim,kitap okudum,film izledim ama hep gözlerim tırnaklarımın şekerliğinde.dayanamadım gördüğüm tüm canlı ojeleri aldım,üstelik sevgilime seçtirerek.şimdi ise heyecanlıyım,tupturuncu ojeler sürmeyi planlıyorum duştan sonra.umarım gözlerim tırnaklarımdan tavana doğru bir atlama yapmaz.evet ayrıca bu sefer herkesle aynı oldum vurmayın yüzüme.

25 Haziran 2010 Cuma

Yaz okulu.


Bir pazartesi gecesi ansızın otururken yaz okuluna kaldığımı öğrendim.heralde bir anda aklımdan geçen düşünceleri ben bile sayamadım ki gerizekalı gibi bir ifade oturttum yüzüme.tatil yoktu,deniz kum güneş yoktu,alkol yoktu,klozet yoktu...bütün yoklukları düşünürken olmayan bir tek şeyi daha farkettim.umut yoktu.sanki yazı istanbulda geçirmek günlük hayatımı sadece sabote etmeye yarayabilecek en büyük korkumdu.oysa özgürdüm orda,evimde,kedilerimle,kültablamla,arkadaşlarımla,sevgilimle özgürdüm.yaz okuluna kalmak sadece okula gitmek değildi ki.tabi bakmasın kimse böyle söylediğime,bunu farketmem 3 günümü aldı.bu aralarda kabuslar gördüm,uyuyamadım,giyinemedim,soyunamadım.şu saatlerde ise,planlar kuruyorum.şuraya da gitmeliyim,şunu da görmeliyim,şu giymeli şunu yemeli şunu içmeliyim diye.yaşayacak çok şey olduğunu bariz bir şekilde farkediyorum.mesela taksime gidip boş boş dolaşmak istiyorum ilk günümde.ya da ikinci el mobilyacıları gezmek.bir şarkı açıp bira içmek..tatilin yerini tutmaz ama sahilde güneşlenmek.sevgilimin kollarında uyumak.neler neler var daha anlatamayacağım,anlayamayacağım.yine de şimdilik bu kadarı yeter benim için.

4 Haziran 2010 Cuma

Başlamak.


      Bunalımdaki insanlar gibi davranmaya başladığımı farkettim bugün.sanırım bıktım.sürekli debelenip durduktan sonra elime hiç bir şey geçmemesinden.zayıflayamıyorum,ders çalışamıyorum,çalışsam da yapamıyorum,giyinmiyorum adam gibi,bakmıyorum kendime,evimi temizlemiyorum aylardır,dışarı çıkmıyorum şöyle doyasıya eğlenmiyorum,dertleşmiyorum kimseyle,dedikodu bile yapmıyorum,sevgilime onu sevdiğimi söyleyemiyorum,alışveriş yapmıyorum,yürümüyorum,sahile gidip de sigara içmiyorum,resmen hayatın tadını çıkarmıyorum,sadece vakit geçsin diye yaşıyorum.Neden böyle yapıyorum bilmiyorum.bugüne kadar her şey için ölümüne çabaladıktan,canımı dişime takıp uğraştıktan sonra domino taşları gibi yıkılmasından pes ettim galiba.Sırf o hayal kırıklıklarını yaşamamak için elimi eteğimi çektim hayattan.Öylesine uyuyup uyanıyorum artık.Ne uyumak ne de uyanmak için bir amaç gütmüyorum.Arkadaş bile edinmiyorum açıkçası.hepsi bir gün bana kazığı çakıp gidecek çünkü.Ama bu böyle gitmez.hayatıma çeki düzen vermek zorundayım,zamana uyum sağlamak,uğraşmak,didinmek ve yükselmek,ilerlemek zorundayım.Çok karar aldım bugün,farkındalıklar yaşadım,biçimlendirdim kafamda,sadece uygulaması kaldı,en zor kısmı.Yine de inanıyorum kendime.Ben neleri başardım neleri atlattım diyerek avutmuyorum kendimi.Daha neler gördün ki sen,neler yaşadın,neler başardın diyorum.Ne günler ne saatler,anlar,hazlar,umutlar var önünde diyorum.Aşk acıyı,mutluluk hüznü getirir beraberinde,bundan korkmuyorum.bugün; yeni bir sayfa açtım hayatımda.Pişmanlıklar yaşamamak için cesaretimi çıkardım kuytu köşelerimden.Her şey daha güzel olacak,inanıyorum.ama en ilginci bu düşüncelere kek yaparken ulaşmış olmam..

21 Mayıs 2010 Cuma

Sabah.

      Ankara'daydım.hava güzeldi,yeni inmiştim otobüsten,kalabalıktan sıyrılıp yolumu bulmaya çalışıyordum.O'na gelmiştim.benim ilk yalnız ve habersiz yolculuğumdu. Heyecanlıydım.hiç bilmediğim bir şehire daha yeni tanıdığım bir adamın yanına gelmiştim. Herneyse..Elimde küçük kahverengi bir bavul,bindim dolmuşa gittim.seni alırım tansaşın önünden demişti.gelince bekledim. Heralde 1 2 dakika sürdü.dayanamadım.yürümeye başladım eve doğru,bir an önce kavuşmak,öpmek,sıcacık boynuna sarılmak ve hep orada kalmak istiyordum.Karşıdan gelirken gördüm onu,siyah bir eşofman altı,o sevdiğim gri montu,dağınık saçları ve kısık bakışlarıyla paytak paytak geliyordu.İlk defa görüyor gibiydim,kalbimi avuçlarıma aldım yine,hızlandım..Yaklaşınca tenine dokunabilecek kadar,sarıldım konuşmadan,kokusunu içime çektim,evet dedim işte benim olmam gereken yer burası,bu kolların arası.Tuttu elimden,aldı çantamı,yürümeye başladık eve doğru.birer sigara yaktık..Girdik kapıdan sessizce odamıza,sarıldık uyuduk pencereden giren çim kokulu havayla.O sabah,ona aittim..O da bana. Erkeğimdi.abimdi.babamdı.sevgilimdi.aşık olduğum adamdı.Herşeydi yanımda uyurken.Ne güzel bir şey seninle uyumak dedi,sarıldım.Konuşamadım.Konuşsam sesim titrer diye korktum.her zamanki o yılışık gülümsememi bile konduramadım dudaklarıma.Yalındım onun yanında,bendim sadece.O ankara sabahında,ben aşık bir kadındım.

20 Mayıs 2010 Perşembe

Ankara'm.


3 ocak 2010,yeni yılın ilk günleri daha...hiç karar almadım öyle büyük diye nitelendirilebilecek kadar bu sene.sıradan bir tarih,sıradan bir yıl,daha önceki 19undan farklı olmayan bi periyottu benim için 2010.büyük umutlarım falan da yoktu o zamana kadar tadını alamadığım aşktan.öyle pervasızca,bir anda çıktı karşıma benim erkeğim.o da herkes gibi herkesti.gözüme çarpan bi yanı yoktu ağdalı,üslüplu konuşmaları dışında.değişik bi ADAM demiştim sadece.ondan bahsederken kendime şu çocuk diyemiyordum.şu çocuk değil,şu adamdı o.öyle sıradan bir gece tanıştık biz,sigara zamlarını tartışıyorduk kendi aramızda,sanki bizim için önemli olan başka bir konu yokmuş,derdimiz tasamız o olmuş gibi ölümüne başlıklar açıyorduk forumda.sonra birden pırt diye belirdi ortada,muhabbetin tam göbeğinde.sigara sarmaktan bahsediyordu,makinelerden,çarşaflardan,tütünlerden.böyle abidik gubidik şeyler işte öyle önemli bi yanı yok.ama o söyleyince sanki o zamana kadar hiç keşfedilmemiş,açığa çıkarılmamış büyük bir çözümmüş gibi gözlerim parlamıştı..hemen alıntı yaptım.ama öyle resmi,öyle mesafeliydi ki,hayatımda ilk defa biri bana o nefret ettiğim yavşak tavırlar içine girsin istedim ama o hiç tavrını bozmadı.1 kaç saat sonra,mesaj kutum turuncu ışıklar saçtığında,o yüzden hiç beklemedim o'nun adını görmeyi.kalbim ağzımda değil sanki avucumda atıyordu farkettiğimde.öyle başladık işte biz.çoğu insanın yadırgayan gözlerle '' aaa internette mi tanıştınız siz '' şeklinde ifade ettiği ilişkimizin ilk kıvılcımıydı 3 ocak.herkes gibi değildi,şaşırmıştım bana '' msn varsa geçebilir miyiz? '' diye ifade edilen aslında abazayım ben demenin medeni yolu olan o cümleyi söylememesine.daha sonra 2 yıldır maddi ya da manevi hiç ilişki yaşamamış olduğunu öğrendiğimde inanamamıştım.konuştuk,konuştuk,konuştuk...bütün hayatım sanki o turuncu pırıltıya bağlıymış gibi şaşı oluşumu hatırlıyorum.gözüm kulağım aklım bütün hücrelerim ondan gelicek 3 4 cümleye odaklanmıştı.o ise bu isteği perçinlercesine mesafesini koruyor,hala o ağdalı konuşmasından taviz vermiyordu.ilk defa hiç görmediğim bi adamdan hoşlanıyordum kendime bile açık etmekten korkarcasına.sonra bir gün şiir sevmediğimi söyledim ona.1 kaç hafta önce,onun yolladığı şiirleri ...'mun yolladığı şiirler olarak klasörlediğimi görünce gülmüştü,utanmıştım.evet...şiirler yolladı bana,sanki ruhumu okumuş gibi,somut şiirler...bizim gibi insanları,bizim gibi hayatları,aşkları anlatan şiirler.ben şiiri de onunla sevdim.ama yetmedi işte,bakmayın böyle görmeden sevdim palavralarıma,görmek istedim,nasıl bir yüzü vardan ziyade,nasıl gülüyor,nasıl çatıyor kaşlarını'ydı benimki.merak ediyordum,konuşurken nasıl olduğunu yüzünün.gördüm..erkeğim oldu sonra.gece yatağıma,gün ışırken okuluma götürdüğüm,televizyon izlerken koynunda yattığım,hayali erkeğimdi.görmeyi sadece günlerce bekledim ama hissetmeyi aylarca.nasıl dayandım bir de bana sorun.hep istedim onu.içim yandı,tenim yandı.ilk yanıma oturduğundaysa ellerim alev aldı sanki.ilk adımı ben attım evet.utanmadan,çekinmeden,ben öptüm yanaklarından.Rahatlamıştım..sevmiştim..aşık olmuştum.o günden bu yana tam 40 gün geçti.şimdi özlüyorum onu,ama ilk defa huzurla bekliyorum birini.benim olduğunu bilerek gönderiyorum evine.güveniyorum bedenimi emanet edercesine.dua ediyorum.ben seninim diyorum..

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Kahpe felek.


Arkadaş nedir bu herkesteki ben feleğin çemberinden geçtim,gördüm geçirdim tavırları?herkeste bi kendini yaşlı gösterme isteği.yahu biz daha bir kaç sene önceye kadar gençleşmeye,çocuklaşmaya uğraşmıyor muyduk?çok uzun zaman önceden beri tanıdığım arkadaşlarımın bile bu modaya uyup bana numara yapmaları kanıma dokunuyor.hayatıma yeni girenlere bir nebze tahammül etsem de 10 kişiden 6sının sırf herkesten farklı olmayıp ''kendini farklı gösterme'' furyasında ilerlemesi üzüyor beni.hele ki bir kız tanıdım,yok böylesi.her zaman yeni tanıştığım insanları kendi çevreme sokmaktan zevk alırım,değişik insanları karşılaştırmak,muhabbetlerini dinlemek hep hoşuma gitmiştir.ama bu kızla her şeyi terse çevirdim ben.hasta gibi içmekten,her önüne gelen adamla hesapsız sevişmekten,sokaklara düşmekten,tekme tokat kavga etmekten nasıl övünç duyabilir ki üniversiteli bir genç kız?işte günümüz insanlarında bu var,herkes gibi olmamayı,farklı olmayı böyle bir şey sanıyorlar.utanıyorum açıkçası normal olmaktan.hani etrafta bu kadar türlü çeşit insan varken benim tekdüze bir insanoğlu olmam kendimi garip hissettiriyor.20 yaşındayken 20 yaşında olmanın nesi ayıp oysa?fuck buddysi olmamanın,özel günlerde 1 kaç kadeh içkiyle çakırkeyif olmanın,sevgilini özlemenin,uykun gelince uyumanın,ılımlı olmanın nesi tuhaf?ya da çok acı çekmemenin?ben anlamıyorum yani..mutluysam ne güzel azizim.çekmedim acı falan ben,öyle herşeyi de görmedim,pervasızca sabahlamadım da.carpe diem'i abartmadım günümü de tadında yaşadım.çocuğum daha,genç bile değilim.ergenlikten yeni çıkmış züppelerle takılmayı da seviyorum,sigarayı içiyorum öyle bir sene önce falan bırakıp hiç hatırlamadığım olmadı,öğretmenlerim benim için 'zeki ama çalışmıyor' da dedi,şişmanım,kısayım,esmerim öyle çok güzel gözlerim falan da yok.sıradanım işte.hiç de gocunmuyorum.öyle hayallerim yok benim,nevroz falan geçirmedim.20 yaşındayım,mümkünse önümüzdeki 1 sene boyunca da bu yaşta kalmayı hedefliyorum.bir yandan çalışıp bir yandan okumak,sarhoş olmak,her gördüğüm otu boku çekip feysbukuma eklemek istemiyorum.benim gibi olmak da ayıpsa,bırakın ayıbımla yaşayayım.

Nedir aşk?


Çok duyuyorum çok..aşığım,aşıksın,bak onlar aşık,bilmem kim bilmem kime aşıkmış...bırakın arkadaşım şu kelimeyi.bir huzur verin.balıklama atlamayın her duyduğunuzda.her şeyi yormayın,bağlamayın aşka.hem ne zamandan beri bu kadar kolay oldu ağzımızdan çıkması?ne zaman karar verdik promosyon şampuan gibi bol keseden harcamaya?nedir abi aşk?nedir yani kimsenin dilinden düşürmediği,önüne çıkan her götü boklu için kullandığı o 3 harf?

Bakmayın böyle söylediğime,benimki biraz da kendime sinirimden.hiç istemediğim,zayıflık olarak gördüğüm halde kendimi bağlı hissetmeme bir adama.sanki çok gerekliymiş gibi ağzının içine bakmama ne söylüyo diye.rüyalarımda görmeme.pılımı pırtımı toplayıp gitmeme.bu aptal babavari güvenime.herkesten ölümüne sakladığım düşüncelerimi hafif serin bir akşamda gayet romantik müziklerle ona açmama..ve bunlara rağmen ben aşığım diye söyleyememe.o kadar gönlü bol,lafı bol olamayışıma..

Aşığım demek kolay değil azizim.aşığım demek sadece ağızdan çıkan öyle sıradan bir kelime değil yani.çok büyük sorumluluk.kullanmasın öyle her önüne gelen.ya da benim gibi düşünen azınlık için farklı bi kelime türetsinler.toş mesela,ne bileyim.öyle yerlerde sürünmesin,sadece biz bilelim.söylediğimizde yüreğimizi titretelim.hı,olmaz mı?

Seminer galiba


Yaklaşık 2 hafta önce gittiğim 'Marmara Community' klubünün yaptığı eğitime seminer adı vermekte tereddütler yaşıyorum döndüğümden beri.Tatil yapıp üstüne bir de sertifika almak ilginç bi durum.Yapı kredi sağolsun,bayramoğlundaki süperdinlendirici tesislerinde kaldık,üstüne bir de bilmemkaç tane mimarlık ödülü olan gerçekten de takdire şayan bir mimarisi olan akademisinde bedava çay-kurabiye-çikolata eşliğinde konuşmacıları dinledik.4 gün sürse de sanki günübirlik gibi geldi bana.Deniz manzaralı odamın daha tadını çıkaramadan,adapte olamadan,eğlencenin sonuna dayanamadan bitti ve evimize döndük.Bakmayın böyle anlattığıma,aslında sinir krizi geçirebilirdim biraz daha kalsam.Gelen konuşmacıları dinlemek benim dışımda herkese katıksız bir umut verdi heralde,lakin ben hepsinin daha üniversiteden mezun olur olmaz böyle değil mumla projektörlerle arasanız bulunmayacak işlere balıklama girmesinin çok sinir bozucu olduğunu düşündüm hep.Dalga mı geçiyosunuz,adam mı seçiyosunuz demek istedim.Biz mi acaba çok fazla karamsarız?Üniversiteli gençlik olarak,boşuna okuduğumuzu,bizim gibi binlerce mezun insanın işsiz beklediğini düşünmekte haksız mıyız?Bilemiyorum.Böyle düşünceler eşliğinde de olsa,çok güzel bir ara tatil yaptım.Türlü türlü insan tanıdım,hiç bilmediğim yerler gördüm,denize karşı sabah sigarası içtim,aynı tatlıyı 3 akşam ardarda vermelerine rağmen yedim,dans ettim,tuhaf,alkolsüz vodkalar içtim.Bir dahaki sene tekrar gitmek için daha dönmeden adımı yazdırdım.Umarım herşeyin ikincisinin boka sarması kuralını es geçer de beni çifte tatmin eder thinker&talker sempozyumu.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...